30 Aralık 2013 Pazartesi

Bölüm II

"Bu temel ilkelerden hareket eden Alman İşçi Partisi bütün legal yollardan yararlanarak, özgür devlet -ve- sosyalist toplum için çaba gösterir: ücretlerin tunç yasası ile birlikte ücret sisteminin -ve- her türden sömürünün ortadan kaldırılması; her türlü toplumsal ve siyasal eşitsizliğin giderilmesi."
"Özgür" devlet konusuna ilerde döneceğim. 

Karl Marx
Çok iyi bilinmektedir ki, "ücretlerin tunç yasası"nda Goethe'nin "büyük, ölümsüz tunç yasaları"ndan [****] aktarılmış "tunç" sözcüğü dışında hiçbir şey Lassalle'a ait değildir. Tunç sözcüğü gerçek müminlerin birbirini tanımalarına yarayan işarettir. Ama eğer ben, bu yasayı, Lassalle'ın damgası ile kabul ediyorsam ve bunun sonucu olarak da bu yasaya onun yüklediği anlamı veriyorsam, onun gerekçelerini de kabullenmem gerekir. Peki bu gerekçe nedir? Lassalle'ın ölümünden az sonra Lange'nin gösterdiği gibi, bu, (Lange'nin kendisinin de savunduğu) Malthus'un nüfus teorisinden başka bir şey değildir. Ama bu teori eğer doğruysa, ücretli emeği yüz kez ortadan kaldırsam da, gene yasayı ortadan kaldıramam, çünkü yasa, yalnızca ücretli emek sistemini değil, her toplumsal sistemi de yönetir. Doğrudan, işte buna dayanarak, iktisatçılar elli yıldan, hatta daha uzun bir süreden beri, sosyalizmin, temelini doğadan alan yoksulluğu ortadan kaldıramayacağını, ancak yoksulluğu genelleştirebileceğini, aynı anda da toplumun bütün yüzeyine yayabileceğini tanıtlamaya kalkışmışlardır! 

Ama bütün bunlar işin esası değil. Lassalle'ın sunduğu bu yasanın yanlış anlatım biçimi bir yana, gerçekten isyan ettirici gerileme şudur:

Lassalle'ln ölümünden beri, partimizde, ücretlerin, emeğin göründüğü gibi, yani değeri ya da fiyatı değil de, yalnızca emek-gücünün değerinin ya da fiyatının maskelenmiş bir biçimi olduğu yolundaki bilimsel görüş benimsenmiştir. Böylece bugüne dek gelen tüm burjuva ücret kavramı olduğu kadar, bu kavrama karşı şimdiye kadar yöneltilmiş bütün eleştiriler de, bir daha dönmemek üzere atılmış oluyordu, ve ücretli işçinin kendi geçimini sağlamasına, başka bir deyişle yaşamasına, ancak kapitalistler için (ve onlarla birlikte artı-değerle yaşayan başkaları için) belli bir süre parasız çalıştığı ölçüde izin verildiği; bütün kapitalist üretim sisteminin işgününün uzatılmasıyla ya da verimliliğin geliştirilmesiyle, yani emek-gücünün yoğunluğunun artırılmasıyla vb. bu parasız emeğin artırılması, bunun sonucu olarak da ücretli emek sisteminin bir kölelik sistemi olduğu, ve işçinin aldığı ücret az ya da çok olsun, emeğin toplumsal üretken güçleri geliştikçe, daha da ağır bir kölelik sistemi olduğu, açık-seçik hale getirilmişti. Bu görüşün partimizde her geçen gün daha çok yerleştiği bir sırada, Lassalle'ın ücret konusunda tam bilisiz olduğunun ve tıpkı burjuva iktisatçıları gibi, görünüşü özle karıştırdığının bilinmesi gerekirken, onun dogmalarına dönülmektedir.

Bu, sanki, köleliğin gizini ensonu kavramış ve ayaklanmış köleler arasında, hâlâ eskimiş kavramların kölesi bir köle, ayaklanma programına şunları yazmış demektir: kölelik ortadan kaldırılmalıdır, çünkü kölelik sisteminde köle bakımı düşük düzeydeki belli bir azamiyi aşamaz! 

Partimiz temsilcilerinin, partinin yığını arasında yayılmış olan kavrama karşı böyle korkunç bir suikaste girişebilmiş olmaları olgusu, tek başına, bu temsilcilerin uzlaşma programının kaleme alınmasında nasıl bir canice hafiflikle ve vicdansızlıkla çalıştıklarını açıkça kanıtlar! 

"Her türlü toplumsal ve siyasal eşitsizliğin giderilmesi" şeklindeki belirsiz bitiş tümcesi yerine, sınıf farklarının ortadan kaldırılmasıyla, bu farklardan doğan her türlü toplumsal ve siyasal eşitsizlik kendiliğinden ortadan kalkar, denmeliydi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.